Anayasa Mahkemesi Kararı Işığında, Sağlık Hakkının Anayasal Durumu

Anayasa Mahkemesinin, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile ilgili gerek Cumhurbaşkanının, gerekse 116 milletvekilinin açmış olduğu iptal davasıyla ilgili verdiği karar, sonuçları itibariyle oldukça tartışmalara konu olmuş, ancak gerekçesi yeterince tartışılmamıştır. Bunda 2007 yılının gerek Cumhurbaşkanlığı seçimlerine, gerekse genel seçimlere sahne olması da önemli ölçüde etkili olmuştur.

Ancak karar gerekçesi üzerinde durulduğunda, sağlık hizmetinin Anayasal açıdan niteliği bugüne kadar alışıla geldik gerekçelerden farklılık arz etmektedir. Bu durum sivil anayasanın tartışıldığı bugünlerde çok daha önemli hale gelmektedir. Tartışmanın özünde sağlık hizmetinin bireyin mi, yoksa Devletin mi sorumluluğunda olduğu hususu yatmaktadır. 30 Aralık 2006 tarihli Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanan 2006/112 K sayılı gerekçeli karar incelendiğinde dava konusu edilen hususların tümünün Anayasa’ya uygun olduğuna hükmedilmiştir. Gerekçeli kararda sağlık hizmetinin Devlet tarafından karşılanmasının sınırları dikkat çekici bir şekilde çizilmiştir.

1) Sağlık Hizmetlerinde Yaş Gruplarına Göre Kısıtlama Yapılması ve Harcamanın Bedelinin Belli Oranda Ödenmemesi Anayasa’ya Uygundur.
5510 sayılı Yasa’nın 63’üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ile diş protez hizmetlerine 18-45 yaş arasında sınırlama getirerek, kapsam dışında tutmuştur. Ayrıca SGK tarafından belirlenecek geri ödeme listesinin yüzde 50 sinin ödenmemesi benimsenmiştir. Söz konusu kısıtlamalar yasalaşma sürecinde ciddi eleştirilerek tabi tutulmuş ve sağlık hakkının esasen Devlet tarafından ücretsiz verilmesi gerektiği, hatta prim alınmasının da mümkün olmadığı ifade edilerek Anayasa’ya aykırılık iddiasında bulunulmuştur. Anayasa Mahkemesi konuyla ilgili gerekçesinde;
“Anayasa’nın 56. maddesinin üçüncü fıkrasında Devletin herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamakla yükümlü olduğu, son fıkrasında da sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabileceği öngörülmektedir. Ancak bu maddede Devlete verilen görevin Anayasa’nın 65. maddesinde belirtilen mali kaynakların yeterliliği ölçüsü ile sınırlı olduğu kuşkusuzdur. 5510 sayılı Yasa ile kurulan genel sağlık sigortası, sosyal sigortacılık ilkelerine dayalı olarak, alınan primler ile sağlık hizmetleri finanse edilen kişilerin sayısı ve bunlara sağlanan sağlık hizmetlerinin kapsamı ve süresi arasında bir denge kurulmasını ve sistemin hakkın özünü zedelemeyecek şekilde kimi sınırlamalar getirilerek finansal açıdan sürdürülebilir olmasını gerekli kılmaktadır.
Yasa’yla herkes için genel sağlık sigortası getirilerek, ilk defa ağız ve diş sağlığı koruyucu sağlık hizmetleri kapsamına alınmakla birlikte 18 yaşını doldurmamış veya 45 yaşından gün almış kişilerin diş protezlerinin 72. maddeye göre belirlenen tutarının yüzde 50’sinin Kurumca finansmanın sağlanacağı belirtilmektedir. Ayrıca travmaya ve onkolojik tedaviye bağlı protez uygulamalarında böyle bir sınırlama öngörülmemektedir.
Genel sağlık sigortasının tüm nüfusu kapsaması nedeniyle diş protez giderlerinin karşılanmasında belirli yaş gruplarına ödeme yapılmaması ya da bazılarına belli oranda ödeme yapılması Devletin mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yasa koyucunun takdirindedir.”

Kararın gerekçesinden de görüleceği üzere devlete verilen görevin mali kaynakların yeterliliği ölçüsü ile sınırlı olduğu; sosyal sigortacılık ilkelerine dayalı olarak alınan primler ile finanse edilen kişilerin sayısı, kapsanan sağlık hizmetleri ve süresi dikkate alındığında bir denge kurulması ve hakkın özünü zedelemeyecek sınırlamalar getirilerek finansal açıdan sürdürülebilir olmasını gerekli kıldığı, genel sağlık sigortasının tüm nüfusu kapsaması nedeniyle belirli yaş gruplarına ödeme yapılmamasının ve bazılarında da belli oranda ödeme yapılmasının devletin mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yasa koyucunun takdirinde olduğu belirtilmiştir.

2) Prim Borcu Olan Kişilerin Sağlık Hizmetlerinden Yararlandırılmaması Anayasa’ya Uygundur.
Yasa’nın 67’nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendi ile getirilen prim borcu olan kişilere sağlık hizmeti sunulmaması hususu dava konusu edilmiştir. Söz konusu başvuruyla ilgili Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararında;
“Sosyal Güvenlik Kurumunun amacına uygun olarak hizmet verebilmesi sahip olduğu parasal kaynaklara bağlı olduğundan, temel kaynağı prim olan bu Kurumda sigortalıların kuralda belirtilen süre kadar prim ödemek suretiyle Kurum ile ilişkilerini devam ettirmelerini ve Kurumun sağlayacağı haklardan bu suretle yararlanmalarını öngören böyle bir düzenleme sistemin doğal bir sonucudur.”
Anlaşılacağı üzere, Anayasa Mahkemesi mevcut Bağ-Kur’lular gibi sigortalılık durumu ile prim borcunu ödeme yükümlülüğünün aynı kişide birleştiği hallerde sağlık hizmetlerinin Sosyal Güvenlik Kurumunca ödenebilmesi için getirilen yaptırımı yerinde bulmuş ve uygulamanın sistemin doğal bir sonucu olduğuna hükmetmiştir.
Gelecek yazımızda diğer 2 madde; katılım payı ödenmesi ve fark alınmasını değerlendireceğiz.

24.09.2007 tarihinde Medimagazin Sağlık Haber Portalında yayınlanmıştır. Ulaşmak için lütfen tıklayınız: https://www.medimagazin.com.tr/authors/huseyin-celik/tr-anayasa-mahkemesi-karari-Isiginda-saglik-hakkinin-anayasal-durumu-72-65-1285.html

Bilinmeyen adlı kullanıcının avatarı

tarafından yazıldı

1965 yılında Afyon’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu (1987). 8., 9., 10. ve 11. Kalkınma Planlarının hazırlanmasında görev aldı. SSK Genel Müdürlüğünde Müfettiş, Acıbadem Sağlık Grubunda Satın Alma ve Lojistik, Pazarlama ve Kurumsal İletişim ile Hastane Direktörlükleri yaptı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Soysal Güvenlik Reform Projesi’nde danışmanlık yaptı. 2013-2017 yıllarında T.C. Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı yaptı. Halen kurucusu olduğu özel bir şirkette çalışmaktadır.

Yorum bırakın